Hal vs Herkes
HAL vs HERKES
Grant Morrison ve Liam
Sharp’ın serisi “The Green Lantern”ın 4. Sayısının da geçtiğimiz günlerde
çıkmasıyla beraber 12 sayı sürmesi beklenen DC’nin yeni serisinin de ilk
çeyreğini bitirmiş ve ikinci çeyreğe başlamış olduk. İlk sayıyla ilgili
düşüncelerimizi sizinle daha önce paylaşmıştık. 2. ve 3. Sayıların gidişatına
bakılırsa Grant Morrison’un durmaya niyeti yok gibi.
Grant Morrison, DC genel editörü Dan Didio ile potansiyel dönüşünü konuşurken Green Lantern’ı yazmayı şart koyduğunu belirtmişti. Sayılar çıkmadan önce DC Nation’da (DC’nin aylık dergisi) çıkan röportajlarda Morrison, Liam Sharp ile çok iyi bir ikili oluşturduklarını söylüyor ve 12 sayılık hikayeler ile GL serisini tekrar canlandıracaklarını belirtiyordu. İlk 12 sayının ilk çeyreğini oluşturan 3 sayıyı okuduğumda buna ne kadar katıldığımı anlatamam. DC Rebirth’ün başlamasıyla Vendetti’nin 50 sayılık “Hal Jordan & The Green Lanterns” serisi inişleri ve çıkışları olmasına rağmen ortalamanın üzerinde bir performans sergilemiş ve hikayeyi güzel tamamlamıştı. Morrison’un Green Lanterns hikayesini tamamen farklı bir noktadan ele alıyor olması ve Sharp’ın inanılmaz detaylar içeren kendine has çizimleriyle DC’nin Green Lantern’ın (daha doğrusu Hal Jordan) iplerini Morrison-Sharp ikilisine vermekle ne kadar doğru bir haraket yaptığını kanıtlıyor.
Yukarıdaki görselde gördüğünüz OA çizimi Liam Sharp’ın ne kadar emek verdiğini gösterir nitelikte. Eski usul Kirby çizimlerini andıran bu çizimlere hayranlık içinde bakmaktan kendinizi geri koyamıyorsunuz. O kadar çok detay tek bir sayfaya sığdırılıyor ki çizgi romanın da sadece hikayeden değil bir o kadar da çizimden ibaret olduğu bize hatırlatılıyor. Liam Sharp, Vendetti'nin bir önceki Green Lantern serisinde de birkaç sayı çizmişti ancak o sayılar ve bu seri arasındaki farkın dağlar kadar olduğunu söylemek zorundayım. Sharp, röportajında (DC Nation) arka arkaya tek seride, tek çizer olarak çalışmaktan çok daha fazla zevk aldığını belirtmiş ve başkasının evrenine girmeyi sevmediğini, kendi evreninde kalmayı istediğini belirtmişti. Burada tam da onu yapıyor gibi gözüküyor. Green Lantern evreni DC’nin uçsuz bucaksız köşelerini gösterebilecek, hikayeyi çılgın yerlere ve hayal gücünün sınırlarına taşıyabilecek nitelikte. Morrison ve Sharp işbirliği de bu işin hakkını verebileceklerini açık açık gösteriyor.
2. ve 3. Sayılar tempoyu devamlı hızlandırarak devam ediyor. En başta küçük bir dosya gibi gözüken sorunun Hal Jordan’ı nerelere götürdüğüne tanık oluyoruz. Morrison’ın hikayesini ve Hal Jordan’ı şimdiye kadar ele alışını çok beğendim. Hal, özünde bir uzay polisi ve Morrison Hal’ın bu sorumluluğuna yükleniyor. Hal’ı belki de hiç görmediğimiz kadar sinirli, kaybolmuş, çaresiz görüyoruz. Morrison’ın hikayesinde Hal’ın farklı yönlerini görme şansımız oluyor ve açıkçası bu hikayeye tazelik katıyor.
Bir
kez daha Liam Sharp’ın da bu yükün altından kalkması, dev sahneler, muhteşem
detaylar ile bize sunması da ne kadar iyi bir ekip olduklarını gözler önüne
seriyor.
Morrison her ne kadar izole bir hikaye yazsa da DC’yi unutmadığını bize ufak tefek “easter egg”ler ile gösteriyor. 3. Sayıda Steppenwolf’tan tutun Justice League’e kadar büyük evrenin parçalarını görmek mümkün. En başta Controller’ların hikayenin ana kötüsü olmasını sıkıcı bulmuş olsam da Grant Morrison’ın hikayesi beni tamamen tavladı. Kendinden büyük bir hikaye ve müthiş çizimler ile bu seri şimdiden kütüphanenizde yer alması gerektiğini gösterir nitelikte.
The Green Lanterns’ın ilk çeyreğini geride bıraktık. Morrison hızlı ve bir o kadar sağlam bir giriş yaptı. Şimdi sıra gelişmede. Serinin devamında neler olacağını çok merak etmekle beraber Morrison-Sharp & Green Lantern kombinasyonunun uzun süreli olmasını umuyorum.
Hiç yorum yok: