The Outer Worlds İnceleme | Fallout'un yerini doldurdu mu ?
Obsidian, en iyi RPG
oyunlarını yapan firmalardan biri. KOTOR , Fallout : New Vegas ,
Pillars of Eternity ve daha nice güzel oyunlara imza atmış bir
firma. E haliyle Obsidian, “Biz Uzayda geçen bir open-world RPG
yapacağız. ” deyince insanın beklentisi de büyük oluyor. Peki Fallout'un adeta ruhani bir devamı olan The Outer Worlds bu beklentiyi karşılıyor mu hep birlikte bakalım.
Hikaye
Oyunumuz , 2335
yılında Phineas Welles adlı çılgın bilim adamının Hope
adındaki bir koloni gemisinden bir kolonisti, yani karakterimizi
uyandırması ile başlıyor ve şirketlerin, kapitalist düzeni acımasız bir şekilde uyguladığı Halycon galaksisine adımımızı
atıyoruz.Phineas Welles bizi uyandırdığında, koloni gemisi olan
Hope’un uzayda sürüklenip izini kaybettiğini, Hope ve Halcyon’u
kurtarmamız gerektiğini söyleyip, peşindeki The Board’dan(Kurul)
kaçmaya çalışarak bizi Terra 2‘ye bırakıyor ve Alex Hawthorne
adında bir kaçakçı ile görüşmeye yolluyor fakat Alex Hawthorne
talihsiz bir şekilde ölünce onun yerine geçmek durumunda
kalıyoruz ve uçlu bucaklı olan Halycon galaksisini kurtarmak için
çalışmalara başlıyoruz. Neden uçlu bucaklı diyebilirsiniz. Bu konuya yazının ilerisinde devam edicem. Aslında hikayemizi spoiler vermeden bu kadar özetleyebiliriz.
Normalde bu tarz açık dünya RPG'lerde ana hikayeyi oynamak yerine, etrafı keşfedip yan
görevler yapmayı daha çok tercih ederiz çünkü ana hikayeler
yeterince ilgi çekici olmaz. The Outer Worlds ise tam öyle değil. Hikaye
ne sizi içine çekip bir solukta yapmak isteyeceğiniz kadar
sürükleyici ne de hiç umrunuzda olmayıp bakmayacağınız kadar
da sıkıcı. Bunun birkaç sebebi var. Bir, ana hikayedeki
karakterlerin ilgi çekiciliği ve companion’ların hikayede rol
alması-buna daha detaylı deyineceğim- ikinci olarak ise ana
senaryonun sürekli sizi farklı gezegenlere göndermesi. Bazı
gezegenlere erişim sağlamak için senaryoda ilerlemek gerekiyor ve
her gezegenin çözülmesi gereken bir sorunu, öldürülmesi gereken
canileri veya yardım edilmesi gereken masumları var. Diyebilirsiniz
ki birkaç gezegene erişimim kısıtlı olsun diğerlerine
giderim! Ama maalesef ilk eksimiz burada geliyor. Bir açık dünya
RPG oyununa göre çok küçük bir oyun Outer Worlds. İçerik olarak
adımınızı attığınız mekanlar dopdolu olsa da bir AAA oyun
büyüklüğünde maalesef hissettiremiyor. Bu yüzden ana senaryodan gitmeden sadece yan etkinlikleri yaparak çok fazla içeriğe ulaşamıyorsunuz.Oyunun ortalama oyun süresi
25-35 saat arası ki bir açık dünya RPG oyununa göre çok kısa.
Mekanikler
Oyun mekaniklerine
gelecek olursak burası biraz karmaşık. Oyuna başlarken masaüstü rol yapma oyunlarından alışık olduğumuz temel özelliklerimiz
var. Zeka , güç , çeviklik gibi ve bunları oyun boyunca
değiştiremiyoruz. Bu özellikler bize farklı yetenekler veya
diyalog sırasında farklı opsiyonlar sunabiliyor. Örneğin oyunu
biraz daha eğlenceli kılmak adına zekanızı çok düşük
tutarsanız Dumb yani Aptal diyaloglara erişim sağlayıp çok saçma
kararlar verebiliyorsunuz. İkinci özelliklerimiz ise Fallout’tan
alışık olduğumuz fakat daha geliştirilmiş bir sistem. Bu ikinci
kısımda Ateşli silahlar, hack, stealth gibi yeteneklerimiz var. Fakat bu özellikleri arttırmak için öyle teker teker skill
puanı harcamanıza gerek yok. Oyundaki skiller 100’e kadar
arttırılabiliyor, ve her 3 skill 1 dal
altında. Örneğin dialog dalında yalan, ikna ve korkutma
var.Bunlardan herhangi biri 50 olana kadar bir skill puanı ile üçünü
birlikte arttırabiliyorsunuz.Bir tanesi 50 olma durumunda ise tek
tek puan verip arttırmanız gerekiyor.Oyunun başlarında gayet adil
ve kullanmak istediğimiz skillere hızlıca ulaşmamıza yarayan
ve oyun sonlarında over-powered olmamızı önleyecek bir sistem gibi
durmuştu fakat oyun sonlarında kendimi biraz güçlü hissettiğimi
itiraf edeyim. Ben RPG oyunlarında her sorunu diyalog ile çözmeyi
seven biri olarak oyunu yine öyle bitirdim, ve rahatlıkla
söyleyebilirim ki oyunun en güçlü yönü bu RPG mekanikleri. Olayları
çözmek için her zaman birçok farklı yolunuz oluyor. İsterseniz
balyozunuzu çekip önünüze çıkanların kafatasını ezerek,
isterseniz gizli gizli düşmanlarınızı atlatarak veya lazer
silahınız ile cesetleri kavurarak...
Malesef oyunda pasifist
ilerliyemiyorsunuz. Yani konuşarak halledemeyeceğiniz meseleler
mevcut özellikle açık dünyada. Fakat nerdeyse diyaloğa
girebildiğiniz her karakteri öldürmeden senaryoda
ilerleyebiliyorsunuz. Diyaloglar sadece çatışma atlamak için değil
elbette. Bir sürü durumda sizi kurtarabilir. Örneğin kılık
değiştirip girdiğiniz bir yerde dikkat çekerseniz kıvrak
dilinizle kurtulabilir veya gerektiğinde insanları korkutarak
istediğinizi yaptırabilirsiniz, veya üstte bahsettiğim gibi
zekanız yeterince düşükse saçma sapan diyaloglar ile oyundan
alacağınız keyfi iki katına katlayabilirsiniz. Bir de yine masaüstü rol yapma oyunlarından alışık olduğumuz Flaw'lar yani kusurlarımız var. Bu flawlar belli bir düşman tipine veya hasar türüne çok maruz kalırsanız alabileceğiniz, size ekstra yetenek puanı veren fakat dayanıklılığınız düşüren özellikler.Ben çok tercih etmesem de olması bir artı tabii ki. Bunlar dışında perklerimiz var. Belli seviyelerde gelen ve ekstra özellik açmamızı sağlayan hoş şeyler, aynı zamanda companionların da kendine has perkleri var.
Peki oyun
mekaniklerinin hiç mi eksiği yok? Olmaz mı tabii ki var. Maalesef
savaş mekanikleri hiç tatmin edici seviyede değil. Silah
çeşitliliği başta çok gibi gelse de aslında birbirinden çok
farklı hissettirmeyi başaramıyor. Çatışma mekanikleri çok
odunsu, yapay zeka kötü, vuruş hissi zayıf. Fakat bunlar beni çok
rahatsız etti mi derseniz hayır. Çünkü benim Outer Worlds’den
beklentim, güzel bir Rol yapma sistemi vermesiydi ve bu sistemi hem
diyalog çeşitliliği hem de diyalog kalitesiyle güzel bir şekilde vermesinden dolayı
mutluyum. Hem de çatışmaya girmekten kaçınan bir karakter oynadığım için zaten çatışmalar benim için diyalog arası sekanslar gibiydi.
Oyunun en önemli
mekaniklerinden biri de Companionlar. Oyunda toplam 6 tane
companion’ınımız var. Tabi ki bunları alıp almamak size
kalmış. Şahsen ben hepsini vakti geldiğinde gemime davet
ettim. Parvatti ve Vicor Max ise favorilerim. Peki nedir bu
companionların olayı? Aslında başka oyunlardan alışkınız bu
mekaniğe fakat Outer Worlds bu işi çok güzel becermiş. Her
companion – biri hariç – kendini özel hissettirip , kendi
hikayelerine sizi de ortak ediyorlar. Özellikle Parvatti’yi sevme
sebebim buydu.Çok duygusal ve dokunaklı bir derdi var Parvatti’nin
ve bunun üstesinden gelmesinde yardım edip sonucunu görünce çok
mutlu oluyorsunuz. Tabii yapmamak da sizin elinizde sonuçta elimizde
bir RPG var. İsterseniz Parvatti’ye içine düştüğü durumda yardım etmeyebilirsiniz. Hatta ve hatta ona kötü davranarak moralini bile bozabilirsiniz.
Compaionların bir
özelliğide daha önce çok sık rastlamadığımız bir şekilde
diyaloglarda aktif rol almaları. Örneğin bir mekana girdiğinizde
yanınızdaki iki companion’dan biri sizin konuşacağınız adamı
tanıdığından dolayı onunla sizden bağımsız bir şekilde
diyaloğa girebilir veya tanımasa bile yaşanan olaylarda
yorumlarını yapıp farklı fikirler sunabilirler. Bu küçük
diyaloglar, companionların içi boş yazılmış karakterler
olmayıp yolculuğunuzda sizinle birlikte oldukları hissiyatını
mükemmele yaklaştıran bir özellik olmuş. Aynı zamanda size aktif
veya pasif olarak özellikler de veriyorlar. Örneğin Parvatti bozuk
şeyleri tamir edebiliyor ve sizin de tamir yeteğinize bonus veriyor.
Belki de companion'ların bu oyunda en az önemsediğim özelliği çatışma sırasındaki aktiflikleriydi. Bunun sebebi tabi ki biraz daha diyalog tabanlı bir karakter oynamam fakat companionların diğer güzel özellikleri çatışmadaki rölünü bastırdı.Her karakterin kendine has "Ulti"'leri var diyebiliriz. Bunlara basıldığında ufak bir animasyon giriyor ve hareketi gerçekleştiriyor. Hayat kurtardığı anlar oldu fakat sürekli animasyon girdiğinden dolayı çok sık da kullanmadığım bir özellikti.
Outer Worlds'den bahsetmeyi bitirmeden önce oyunun mizah seviyesine değinmek istedim. Bazı diyaloglarda hiç beklemediğiniz bir anda bir espri duyabiliyoruz ve bu espriler ne çok sulu olup oyunun ciddiyetini azaltıyolar ne de gereksiz hissettiriyor. Fakat siz iyice ciddiyeti azaltmak isterseniz bunu üstte de belirttiğim gibi Dumb olarak oynayabilirsiniz.
Outer Worlds’ün
grafikleri gayet tatmin edici bir seviyede. Özellikle atmosferdeki
gezegenlerin görüntüleri çok güzel, karakter kaplamaları fena
değil, ışıklandırma büyüleyici. Fakat müzikler için aynı
şeyi söyleyemeyeceğim maalesef. Beni oyunun atmosferine bağlamayı
en çok başaran şeylerden biri müziklerdir fakat ana tema müziği
hariç bir müzik aklımda kalmadı Outer worlds’ün. Fakat rol
yapma öğelerinin güzelliği ile gönlümü almayı başaran bir
oyun oldu.
Artılar :
+ Diyalog Çeşitliliği
+ Companionlar
+ Atmosfer
+ Rol Yapma Mekanikleri
Eksiler:
Artılar :
+ Diyalog Çeşitliliği
+ Companionlar
+ Atmosfer
+ Rol Yapma Mekanikleri
Eksiler:
- Çatışma Mekanikleri
- Yapay Zeka
- Kısıtlı Dünya
- Az Oynanış Süresi
- Yapay Zeka
- Kısıtlı Dünya
- Az Oynanış Süresi
Puan : 80/100
Hiç yorum yok: